• Dalgakıran Kompresör
  • Blog
  • Makine Sektöründe Sürdürülebilir Üretim
  • Makine Sektöründe Sürdürülebilir Üretim

    | Evin Öget Kızılkan

    Makine Sektöründe Sürdürülebilir Üretim


    James Watt'ın 1776 yılında geliştirdiği buhar makinesi, sanayi devriminin başlamasına ve üretim hacminin büyük ölçüde artmasına neden olmuştur. Bu icat üretim verimliliğinin artışına sebep oldu fakat üretimin çevreye verdiği ciddi zararlar gibi bazı sorunları da beraberinde getirdi. Yıllar içerisinde oluşan çevresel etkiyi azaltmak amacı ile çözüm arayışlarında olan ülkeler çeşitli iş birlikleri ile bir araya gelerek önlemler almayı hedeflediler.

    Bu önlemlerden ilki 1997 yılında imzalan Kyoto Protokolü olmuştur. Bu sözleşme ile 169 ülke çevre ile ilgili yükümlülük altına girmiş fakat ülkeler taahhütlerini tam olarak yerine getiremediklerinden 2020 senesinde protokol sona erdirilmiştir.
    2016 yılında Paris İklim Anlaşmasını, Kyoto Protokolünün aksine sadece gelişmiş ülkeler değil dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan 196 ülkelerin katılımıyla imzalanarak; sanayileşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında kalacak şekilde hedefleyerek yola çıkmıştır.
    Küresel sıcaklık artışının asıl sebebi sanayileşme ile üretim arzındaki olağanüstü artışı karşılamaya yönelik üretim yapan sektörlerin yarattığı çevre kirliliği, kontrolsüz ve duyarsızca tüketilen doğal kaynaklardır. Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir üretim kavramları bu artışı önlemek için; işletmeler, toplum, çevre ve dünya için önemli bir sorumluluk haline gelmiştir.
    Bu çalışmaları takip eden 2015 yılında Birleşmiş Milletler’ e üye ülkeler New York’ta düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde İklim Değişikliği ile Mücadelenin de içinde olduğu 17 ana başlıktan oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını kabul etmişlerdir.
    Türkiye de gelişmiş mühendislik becerileri, yeniliklere çabuk uyum sağlama, tesisleşme, gelişmiş yan sanayi, genç işgücü ve uzmanlaşmış kadroya sahip olan Makine Sektörünün Dünya’da ve Türkiye’de tüm değişim ve dönüşüm çalışmalarında merkezi konumda yer aldığı görülmektedir.
    Türkiye makine sektöründe var olan makine üreticilerinin; varlık sebeplerini, amaçlarını ve geleceklerini garanti altına almak için, sürdürülebilirlik perspektifini içselleştirerek; sıfır emisyonlu, kaynak verimli ve rekabetçi bir ekonomiyi destekleyen yeşil dönüşüm adımlarının atılması ve atılan bu adımların geliştirilmesi öngörülmektedir.

    Peki nereden başlanmalı?

    Sanayi sektöründe öncelikli olarak Toplam Sürdürülebilirlik Yönetimi için kritik kontrol noktaları belirlemeli ve belirlenen bu noktalar için hedefler koymalı ve izlemelidir.
    • Öncelikle sera gazı emisyonlarını hesaplamalı ve azaltmaya yönelik tedbirler almalıdır.
    • Ürün karbon ayak izi, ürün yaşam döngüsü süreçlerini belirleyerek ürün tasarımından, ürünün yaşam sonuna kadarki süreçte tükettiği emisyonları eliminize etmek için tüm adımlar özelinde eylem planları yapmalı ve gerçekleştirmektedir.
    • Kurumsal alanlarda Önemli Enerji Kullanım (ÖEK) alanlarını belirlemeli, azaltmaya yönelik iyileştirmeler yapmalıdır.
    • Yeni teknolojik yatırımlarla enerji tasarrufu sağlayan ve bu tasarruf ile kendini telafi eden altyapılara geçiş sağlanmalıdır.
    • Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş alternatiflerini gözden geçirmelidir.
    • Tedarik zincirine karbon azaltımı bakış açısı ile yaklaşarak satın alınan hammaddelerde ve nakliye süreçlerinde iyileştirmeler yapmalıdır. Hammadde-malzeme kullanımında çeşitlilik sağlayarak geri dönüştürülmüş özellikteki ürün, hammadde ve ambalajlara yönelmelidir.
    • Faaliyet gösterilen alanlarda atık yönetimi çalışmaları yapmalı, atıkların önlenmesi, azaltımı ve ayrıştırılması ile ilgili gayretler göstermelidir.

    Biz ne yaptık?

    Geçmiş yıllarda yapılan Yönetim Sistemleri ve Toplam Kalite Yönetimi çalışmalarına ek olarak, 2020 yılında Çevresel Sosyal Yönetim çalışma ve uygulamaları ile Dalgakıranda sürdürülebilirlik olgusu içselleştirilmeye başlanmıştır. Dünya Bankası, IFC Performans Standartları ve Yasal Mevzuat gereklilikleri dikkate alınarak çevresel sosyal açıdan belirlenen kriterlerin değerlendirdiği raporlamalar sürdürülebilirlik çalışmalarımıza çerçeve oluşturmuştur. Soyut adımlardan somut adımlara giden bu çalışmalar, enerji etüdü verileri ile birlikte bütünleşik bir politika oluşturarak ana hedefler belirlenmiştir. Aşağıdaki çalışmalar belirli bir plan dahilinde gerçekleştirilerek yol haritamız oluşturulmuştur.

    Kurumsal Karbon Ayak İzi çalışmaları ile 2021 yılında yılı itibari ile hesaplamaya başladığımız kurumsal karbon ayak izinde alınan tedbir, tasarruf ve iyileştirmelerle;

    • 2022 yılında kategori 1, 2 ve 3 emisyonları %10 azaltılmıştır.
    • 2023 yılında ton üretim başına kurumsal karbon ayak izimiz %22 azaltılmıştır. Bu azaltma yaklaşık 400.000 ağacın absorbe ettiği karbon miktarıdır.
    • 2023 yılında Yeşil Enerji Tarifesine başvurularak kategori 2 emisyonları sıfırlanmıştır.
    • 2024 yılında tükettiğimiz enerjinin %50 sini karşılamak üzere GES projesi çalışmaları başlatılmıştır.
    • ISO 14067 Ürün Karbon Ayak İzi ve LCA Yaşam Döngüsü Analizi çalışması ile; ürünlerimizin üretiminden kullanımına kadar olan süreçte salınan sera gazlarını ölçerek, ürünün çevresel etkilerini net bir şekilde görmemize sağlamaya yönelik çalışmalarla; çevre dostu ve sürdürülebilir ürünümüz ile tüketiciler daha bilinçli ve çevreye duyarlı tercihler yapabileceklerdir.
    • LEED (Yeşil Bina) ile; çevreye ve insana duyarlı binalarda üretim yapılması sağlanmıştır.
    • ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi ile; faaliyet gösterdiğimiz alanlarda enerji amaç ve hedeflerini belirleyerek, enerji performansını iyileştirmek ve tasarruf tedbirleri alarak enerji tüketimini kontrol altın almak sağlanmıştır.
    • Üretim alanlarında yeni teknolojik yatırımlar yaparak özellikle tehlikeli atık miktarlarında %50 den fazla düşüş sağlanmıştır.

    Sonuç olarak gelecek nesillere sağlıklı ve yaşanılabilir bir dünya bırakabilmek için kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve sanayi sektörlerine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Bu ortak çabalarla sürdürülebilir kalkınmayı destekleyerek çevresel sorumluluklarımızı etkin bir şekilde yerine getirebiliriz.